Bir süredir mutfak yoğunluğum sebebiyle ara verdiğim kitapları ilginç bir yayın ile geri döndüm.
Murat Bardakçı'nın kaleminden, Cumhur Başkanlığı Arşivleri(CBA) ile derlenen kitabı soluksuz okudum.(tabi burada Atatürk'e ait detayların olması daha çok etkili oldu)
Atatürk'ün Çankaya köşkü ve Dolmabahçe sarayında geçirdiği dönemde Ulu Önder'in mutfağı ve masasındaki tercihlerin nelerin olduğunun ötesinde, dönemin şartlarının mutfağa nasıl yansıdığının bir göstergesi tarif edilmişti.
Atatürk'ün yeme içme davranışlarındaki bazı bilinen yanlışları resmi evraklara dayandırarak anlamlı bir şekilde düzelten yazar, dönemin iktidar partisi CHP yöneticilerinin aldığı kararlar konusunda bir miktar şüpheci ve sorgulayıcı davrandığını gözlemledim.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusunun yeme içme vizyonu da kitapta açıkça dile getirilmişti. Özellikle bürokrat misafirler için yapılan tercihler ve özen ile çok iyi menülerin hazırlandığını görürken, saray ve köşk mutfağı için sipariş edilen ithal içkilerden farklı zevklerinin olduğunu da çıkarabiliyoruz.
Atatürk şunları çok seviyor;
Zeytinyağlılardan bamya ve enginar.
Deniz ürünlerinden barbun, kefal ve kalkan balığı ile havyar, balık yumurtası ve tarama.
Baklagillerden pilavlı kurufasulye.
Et ürünlerinden, beyin, ciğer, böbrek gibi sakatatlar.
Alkollü içeceklerden, nekdar rakısı, düz rakı(duziko), Ankara orman çiftliği şarabı, martel konyak, rus konyağı, viski, portakal muz likörü, avakado likörü, ahududu likörü.
Ülkemizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü özlemle anıyor, onun sofrasına keşke bir kez olsa bile konuk olabilseydim diye düşünmeden edemiyorum.
Her zaman son söz..
Atam İzinde, Emanetinin Bekçisiyiz!